Tahkim İlk İtirazı: Türk Mahkemelerinin Tahkim Anlaşmasının Geçerliliğini İnceleme Kapsamı


26 Eylül 2025

Ceren Çakır / Ortak

Rumeysa Urkuç / Yasal Stajyer

Genel Bakış

Bir uluslararası otomobil üreticisinin Türkiye'deki tek satıcısı, Türk mahkemelerinde dava açarak denkleştirme talebi, satılan arızalı araçlar nedeniyle ödenen bedellere ilişkin zararların tazmini ve tek satıcılık sözleşmesinin ihlaline ilişkin ek tazminatlar talep etmiştir.

Davalı üretici, tek satıcı tarafından ileri sürülen tüm taleplere itiraz etmiş ve davanın reddini talep etmiştir. Üretici özellikle, tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklanan tüm uyuşmazlıkların Milletlerarası Tahkim Divanı nezdinde tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiğini ileri sürerek davanın usul yönünden reddini savunmuştur.

İlk derece mahkemesi, tahkim anlaşmasının geçerliliğini ön sorun olarak incelemiş ve geçerli bir tahkim anlaşmasının var olduğu sonucuna vararak davayı usulden reddetmiştir. Davacı, bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuşsa da Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını yerinde bularak istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. 

Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını bozmuş ve dosyayı yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine göndermiştir. Karar henüz kesinleşmemiştir.

Olaylar

Dava, bir Türk tek satıcının (“Davacı”) uluslararası bir otomobil üreticisi grubuna bağlı bir şirkete (“Davalı”) karşı, ilk olarak 1985 yılında imzalanmış ve 2013 yılında devredilmiş olan tek satıcılık sözleşmesinden (“Sözleşme”) kaynaklanan taleplerine ilişkindir.

1985 tarihli Sözleşme’nin "Tahkim" başlıklı 11/K maddesi, tarafların ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları öncelikle müzakere yoluyla veya dostane yöntemlerle çözmeye çalışmaları gerektiğini öngörmekte olduğu, bu yolla çözülemeyen her türlü uyuşmazlığın ise nihai olarak İngiltere’de, Milletlerarası Ticaret Odası Tahkim Kuralları uyarınca ve İngiltere Milletlerarası Ticaret Odası Ulusal Komite Başkanı tarafından atanacak bir veya birden fazla hakem tarafından çözüme kavuşturulacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. 

Ayrıca, Sözleşme’nin "Yasa" başlıklı 11/L maddesine göre, uygulanacak hukuk İngiliz hukuku olarak belirlenmiş ve Sözleşme buna göre yorumlanacaktır. Taraflar ayrıca tahkim sonucuna bağlı olarak İngiliz mahkemelerinin münhasır olmayan yargı yetkisini kabul etmişlerdir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesi (“ATM”), söz konusu uyuşmazlığın tarafların serbest iradesine bağlı olduğunu ve tahkime elverişli olduğunu değerlendirmiştir. Mahkeme, Sözleşme kapsamında ortaya çıkacak her türlü uyuşmazlığın tahkime götürülmesi hususunda tarafların açıkça anlaşmış olması nedeniyle geçerli bir tahkim anlaşmasının var olduğuna karar vermiştir.

ATM, Davalı’nın tahkim itirazını ön sorun olarak ele almış, tahkim şartının geçerli, tesirli ve uygulanabilir olduğuna karar vermiştir. Bu nedenle, davanın esasını incelemeden yetkisizlik gerekçesiyle davayı reddetmiştir.[1]

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Davacı karara itiraz etmiş, Bölge Adliye Mahkemesi ("BAM") ise hem usul hem de esas yönünden ATM kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

BAM, davalının tahkim itirazını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 116. maddesi uyarınca değerlendirmiş ve mahkemenin yalnızca tahkim anlaşmasının bulunup bulunmadığını değil, aynı zamanda geçerli olup olmadığını da incelemesi gerektiğini belirtmiştir. BAM, Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 5. maddesine göre tahkim itirazı kabul edilirse, mahkemenin davayı usulden reddetmesi gerektiğini vurgulamıştır.

BAM, Sözleşme’nin 11/K maddesini incelemiş ve uyuşmazlığın açık ve kesin bir şekilde Sözleşme kapsamında tahkime tabi kılındığını belirtmiştir. Davacı’nın, İngiliz mahkemelerinin münhasır olmayan yargı yetkisine atıf yapılmasının tahkimi kesin bir yol olarak düzenlemekten çıkardığı yönündeki itirazına karşılık Bölge Mahkemesi, bu hükmün tahkimle ilgili usul konularında İngiliz mahkemelerinin yetkili olduğunu gösterdiği şeklinde anlaşılması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre, tarafların önceden yaptıkları tahkim anlaşmasını ortadan kaldırmadığı veya geçersiz kılmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle BAM, Davacı’nın tahkim anlaşmasının münhasır ve kesin bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak düzenlenmediği yönündeki itirazını reddetmiştir.

BAM ayrıca, sözleşmenin ilk tarafının şirket yapısında değişiklik yapılması sebebiyle tek satıcılık sözleşmesinin 2013 yılında yenilendiğini, ancak bu yenileme ile tüm hak ve yükümlülüklerin grup bünyesindeki başka bir şirkete devredildiğini, 1985 tarihli Sözleşme’de yer alan tahkim şartının ise değiştirilmediğini belirtmiştir. Bu doğrultuda, tahkim şartının geçerliliğini ve taraflar açısından bağlayıcılığını koruduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak, BAM, tahkim şartının geçerli, etkili ve uygulanabilir olduğunu, kamu düzenine veya usul kurallarına aykırılık bulunmadığını belirterek ATM’nin kararında herhangi bir isabetsizlik görmemiş ve Davacının istinaf başvurusunu reddetmiştir.[2]

Yargıtay Kararı

Bölge Adliye Mahkemesi’nin istinaf başvurusunu reddetmesinin ardından, Davacı Yargıtay nezdinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Sözleşme’deki tahkim şartının ne açık ne de kesin bir şekilde düzenlendiğini ve aynı zamanda sözleşmenin İngiliz mahkemelerine de yetki tanıdığını, bu nedenle hem tahkim hem de İngiliz mahkemelerinin yetkili kılınmasının bir çelişki yarattığını ileri sürmüştür. Taraflar arasında bir yenileme sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşmede açıkça İngiliz mahkemelerine münhasır yargı yetkisi tanındığı da ayrıca iddia edilmiştir. Davacı, salt bu gerekçeyle dahi, tahkim şartının artık geçerli kabul edilemeyeceğini ve yenileme sözleşmesiyle fiilen ortadan kaldırıldığını ileri sürmüştür.

Yargıtay, bir uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesini öngören bir tahkim anlaşmasının veya bir sözleşmeye dahil edilmiş bir tahkim şartının geçerli sayılabilmesi için, tarafların tahkime gitme iradelerinin mutlak bir açıklıkla ve hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ifade edilmiş olması gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca, geçerli bir tahkim şartının, taraflarca imzalanmış yazılı bir anlaşma veya mektup ya da telgraf teatisi gibi uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözüleceğine dair açık ve karşılıklı bir irade beyanı ile ortaya konulması gerektiği belirtilmiştir. Bu tür açık bir rıza beyanı bulunmadığı takdirde, tahkim anlaşması geçersiz sayılacaktır.

Yargıtay, Sözleşme’de, uyuşmazlıkların İngiltere Milletlerarası Ticaret Odası Ulusal Komitesi Başkanı’nın kurallarına göre atanacak bir veya birden fazla hakem tarafından MTO tahkim kuralları çerçevesinde nihai olarak çözümleneceği düzenlenmiş olmakla birlikte, tarafların ayrıca İngiliz mahkemelerinin münhasır olmayan yargı yetkisini kabul etmelerinin; tahkim iradesinin açık ve kesin şekilde var olmadığını gösterdiği sonucuna varmıştır. Bu doğrultuda, Yargıtay, Türk hukuku çerçevesinde geçerli bir tahkim anlaşmasının mevcut olmadığı sonucuna varmıştır. Bununla birlikte, Yargıtay tahkim anlaşmasının geçerliliğinin, taraflarca açıkça uygulanması kararlaştırılan İngiliz hukukuna göre, değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir: “Ancak sözleşmede açıkça anlaşmanın tüm hususlarda İngiliz Hukukuna tabi olacağı ve bu hukuka uygun olarak tefsir edileceği kararlaştırıldığından tahkim şartının geçerli olup olmadığının da İngiliz Hukukuna göre değerlendirilmesi gerekir. Bu bakımdan mahkemece, İngiliz Hukukunun konu ile ilgili mevzuatının yeminli mütercim tarafından tercüme edilmiş bir çevirisinin de dosya içine alınmasından sonra sözleşmede öngörülen tahkim şartının İngiliz Hukukuna göre geçerli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmemiş, kararın bozulmasını gerektirmiştir.” Bu nedenle Yargıtay, mahkemeler tarafından ilk bakışta (prima facie) inceleme yerine, uygulanacak hukuk uyarınca ayrıntılı bir değerlendirme yapılması gerektiğine hükmetmiştir[3].

Tahkim Anlaşmasına Rağmen Devlet Mahkemelerinde Dava Açılması Halinde Tahkim İtirazının İnceleme Kapsamına İlişkin Doktrindeki Görüşler 

Türk hukukunda ve birçok diğer hukuk sisteminde, hakemlerin kendi yetkileri konusunda karar verme yetkisine sahip oldukları, “Competence-competence” ilkesi uyarınca kabul edilmektedir.[4]

Ancak bir tahkim anlaşmasının varlığına rağmen, taraflardan biri yine de devlet mahkemelerinde dava açabilir.

4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun (“MTK”) 5. maddesine göre[5], davalı taraf, cevap dilekçesinde tahkim itirazını ilk itiraz olarak ileri sürebilir. Davacının bu itiraz üzerine tahkim anlaşmasının geçerliliğine itiraz etmesi halinde, yukarıda incelenen mahkeme kararında da görüldüğü üzere, mahkemenin tahkim itirazını ve tahkim anlaşmasının geçerliliğini hangi kapsamda inceleyeceği sorusu gündeme gelmektedir.

Bu tür bir yargısal inceleme, hakemlerin kendi yetkileri üzerinde karar verme yetkisine halel getirme tehlikesi yaratır mı?

Mahkemelerin tahkim anlaşmasının varlığına ilişkin sadece ilk bakışta bir inceleme yapması mı yoksa geçerliliği konusunda ayrıntılı bir değerlendirme mi yapması gerektiği konusu hala tartışmalıdır.

Doktrinde bazı yazarlar tarafından, tahkim itirazı yapıldığında, devlet mahkemesinin tahkim anlaşmasının geçerliliğini incelemesinin yalnızca ilk bakışta bir değerlendirme ile sınırlı olması gerektiği ifade edilmiştir.[6] Bu yaklaşım, competence-competence ilkesinden kaynaklanmaktadır. Buna göre, hakemler kendi yetkileri üzerinde karar verme yetkisine sahipken (pozitif etki); devlet mahkemelerinin yetkisi, hakem heyetinin yetki alanına müdahale etmemek için yalnızca ilk bakışta değerlendirme ile sınırlıdır (negatif etki).

Bu görüşe göre, ilk bakışta inceleme, uluslararası ticari tahkimi tarafların dava sürecini geciktirmek amacıyla kullandığı taktiklerden korur ve tahkim sürecinin etkin bir şekilde yürütülmesini sağlar.[7]

Ayrıca, tahkim anlaşmasının yokluğu ve geçersizliği arasında bir ayrım yapılması gerektiği de ileri sürülür.[8] Mahkeme, tahkim anlaşmasının var olup olmadığının tespiti için tam bir inceleme yapmalı, tahkim anlaşmasının geçerliliği konusunda ise ilk bakışta bir inceleme yeterli olmalıdır. [9]

Bir diğer görüşe göre, tahkim itirazı yapıldığında mahkemenin tahkim anlaşmasının geçerliliğini incelemesi, yalnızca anlaşmanın hükümsüz, tesirsiz veya uygulanmasının imkânsız olup olmadığının tespitiyle sınırlı olmalıdır. Bu nedenlerden hiçbiri söz konusu değilse, mahkeme itirazı kabul etmeli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 413. maddesi uyarınca davayı usulden reddetmelidir.[10]

Tahkim anlaşmasının geçerliliğinin tam bir inceleme olarak incelenmesi gerektiğini savunan yazarlar[11] bu görüşlerini 4686 sayılı MTK’nın 5. maddesinin ifadesine dayandırmaktadırlar. Maddeye göre “tahkim itirazının kabulü halinde, mahkeme davayı usulden reddeder”.[12] Bu görüşe göre, söz konusu hüküm mahkemeleri tahkim anlaşmasının geçerliliğini kapsamlı bir şekilde incelemekle yükümlü kılmaktadır. Bu görüş, bir hakem kararının iptali veya tenfizi süreçlerinde tahkim anlaşmasının geçerliliğini belirleme yetkisinin nihayetinde mahkemelere ait olduğu yönündeki argümanla güçlendirilmektedir.[13] Bu görüşün savunucuları ayrıca, bu yaklaşımın competence-competence ilkesini zayıflatmadığını veya dava sürecinde gecikmeye yol açmadığını, çünkü tahkim anlaşmasının yargısal incelemesinin zaten karar sonrası aşamada gerçekleşeceğini belirtmektedir.

Sonuç

Karar, Yargıtayın görüşünün, taraflardan biri tahkim anlaşmasına rağmen dava açtığında, hakem heyetinin yetkili olup olmadığını ilk bakışta inceleme ile yetinmeyip tahkim anlaşmasının geçerliliğini ayrıntılı olarak anlaşmaya uygulanacak hukuka göre değerlendirmek yönünde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Yargıtay, diğer kararlarında da tahkimin uyuşmazlıkların çözüm yöntemi bakımından istisnai bir yol teşkil ettiğini ve tarafların tahkim iradesinin açık ve kesin olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu yaklaşım, yalnızca ilk bakışta bir değerlendirmeyi aşan tam bir inceleme yapılmasını gerektirir.

Bu yazıda yer verilen uyuşmazlık konusu tahkim anlaşmasına ilişkin bir hususa daha vurgu yapmak gerekir. Bu uyuşmazlık konusuna dair henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararı tarafımızca tespit edilememiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, aynı Sözleşmeden kaynaklanan farklı bir uyuşmazlıkta otomobil üreticisi tarafından başlatılan ve sonuçlanan hakem kararının Türkiye’de tenfizi talebinde bulunulmuştur. 

İlk derece mahkemesi tarafından kararın tenfizine karar verilmişse de Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, “Taraflar arasındaki 25.06.1985 tarihli sözleşmenin 11 K maddesinin ii) bendinde ICC tahkimi konusunda taraflar anlaşmasına rağmen 11 L maddesinin ii) bendinde İngiliz mahkemelerinin münhasır olmayan yetkisini kabul etmiş olmaları sebebiyle tahkim iradelerinin tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya koymadıkları, bu sebeple tahkim şartının geçerli ve uygulanabilir olmadığı kanaatine” varılmıştır. 

Ayrıca, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından “taraflar arasında daha sonra imza edilen 25.02.2013 tarihli yenileme sözleşmesinin 8. Paragrafında yer alan ''...Bu yazının tüm tarafları, İngiltere mahkemelerinin iş bu yazı veya işbu yazının düzenlenmesinden veya geçerliliğinden doğan ya da bunlarla bağlantılı her türlü dava, hukuk davası veya dava işlemine bakma ve karar verme ve/veya her türlü, ihtilafı çözüme kavuşturma (akdi olmayan talepler ve ihtilaflar dahil) hususunda münhasır yargı yetkisine sahip olacağının gayri Kabili rücu olarak kabul eder ve bu amaçlarla taraflardan her biri İngiltere mahkemelerinin yargı yetkisini gayri Kabili rücu olarak kabul eder.'' hükmünde de belirtildiği üzere, taraflar arasında doğacak uyuşmazlıklarda İngiliz mahkemelerine münhasır yetki verildiği, mahkemenin kabulünün aksine, yenileme sözleşmesi ile 1985 tarihli sözleşmenin 11 K ve 11 L maddelerinin hükmünün kalmadığı” anlaşıldığından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak geçerli bir tahkim anlaşması bulunmaması sebebiyle tenfiz şartları oluşmadığından tenfiz davası reddedilmiştir.[14] Bu karar çok yakın bir zamanda Yargıtay tarafından onanmıştır.[15]

Anahtar Kelimeler: Tahkim, Tahkim Anlaşması, İlk İtiraz, Yerel Mahkemelerin Tahkim Anlaşmasının Geçerliliğini İncelemesi

 


 

Bu yazıda yer alan bilgi ve değerlendirmeler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Somut olaya uygulanan bir hukuki görüş niteliğini haiz değildir. Reklam niteliği taşımaz. Bu yazının fikri mülkiyet hakları yazarına aittir ve tüm hakları saklıdır.


 

[1] İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2019/706 K. 2020/670, T. 12.11.2020

[2] İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi, E. 2021/899, K. 2021/884 T. 10.6.2021

[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/6517, K. 2023/1762, T. 22.3.2023

[4] MTK Madde 7/H: “Hakem veya hakem kurulu, tahkim anlaşmasının mevcut veya geçerli olup olmadığına ilişkin itirazlar da dahil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında karar verebilir. Bu karar verilirken, bir sözleşmede yer alan tahkim şartı, sözleşmenin diğer hükümlerinden bağımsız olarak değerlendirilir. Hakem veya hakem kurulunun asıl sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar vermesi, kendiliğinden tahkim anlaşmasının hükümsüzlüğü sonucunu doğurmaz.” Akıncı, Ziya, Milletlerarası Tahkim, Vedat Kitapçılık, 2020, s. 182.

[5]Tahkim anlaşmasının konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkta dava mahkemede açılmışsa; karşı taraf, tahkim itirazında bulunabilir. Tahkim itirazının ileri sürülmesi ve tahkim anlaşmasının geçerliliğine ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesi, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilk itirazlara ilişkin hükümlerine tâbidir. Tahkim itirazının kabulü halinde, mahkeme davayı usulden reddeder. Yargılama sırasında tarafların tahkim yoluna başvurma konusunda anlaşmaları halinde, dava dosyası mahkemece ilgili hakem veya hakem kuruluna gönderilir”

[6] Esen, Emre, Uluslararası Tahkime Tabi Bir Uyuşmazlığın Devlet Mahkemelerine Götürülmesi Halinde Tahkim Anlaşmasının Geçerliliğine İlişkin İtirazların İncelenmesi ve Kompetenz-Kompetenz Prensibi, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2011, S.1, s. 377.

[7] Aydın, Esen, Yabancı Bir Devletin Tahkim Yeri Olarak Kararlaştırıldığı Hallerde Tahkim Anlaşmasının Geçerliliğine Uygulanacak Hukuk, Akıncı, Ziya/Demirkol, Berk, Tahkim ve Uygulanacak Hukuk, ISTAC Yayınları-IV, s. 13.

[8] Erkan, Mustafa, Milletlerarası Tahkimde Yetki Sorunları, Yetkin Yayınları, 2013, s. 96.

[9] Erkan, Mustafa, Milletlerarası Tahkimde Yetki Sorunları, Yetkin Yayınları, 2013, s. 96.

[10] Pekcanıtez/Yazıcı, Medenî Usûl Hukuku, Cilt II, İstanbul 2025, s. 1870.

[11] Ekşi, Nuray, Milletlerarası Deniz Ticareti Alanında ‘Incorporation’ Yoluyla Yapılan Tahkim Anlaşmaları, 2. Baskı, İstanbul, 2010, s. 65.

[12] Akıncı, Ziya, Milletlerarası Tahkim, Vedat Kitapçılık, 2020, s. 183.

[13] Akıncı, Ziya, Milletlerarası Tahkim, Vedat Kitapçılık, 2020, s. 188.

[14] İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi, E. 2021/718, K. 2024/1128 T. 11.7.2024 

[15] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2024/5356, K. 2025/4827, T. 03.07.2025